Güncelleme Tarihi:
İkisi de tiyatro izleyicisinin yakından takip ettiği isimler. Son yıllarda Nezaket’in dizilerdeki performansları onlara daha çok tanınırlık kazandırdı. Uzun süredir evli olmalarına rağmen çift olarak çok söyleşileri yok. Bir araya geldiğimizde görüyorum; kendilerinin de söylediği gibi onlar nefes alışlarından bile artık birbirlerinin ne demek istediğini anlıyor. Hem mesleklerinde hem ilişkilerinde yakaladıkları harika bir ritimleri var. Başlıyoruz muhabbete...
◊ Daha önce birbirinizin oyunlarını yönettiniz, kısa filmde birlikte rol aldınız ama yeni oyununuz ‘En Sevdiğinden Başla’da ilk kez birlikte sahnedesiniz. Bu oyunu sizin için özel yapan nedir?
Nezaket Erden: Oyunlarımızda önce bir hikâyeyle karşılaşıyor, sonra o hikâyeyi yapma hevesi duyuyoruz. Şimdiye kadar birlikte oynamamızı gerektirecek bir hikâyeyle henüz karşılaşmamıştık. Sonra Emre’nin aklına bir çiftin üretim süreçlerini konu eden bir oyun yapmak fikri düştü. Oradan katman katman açılan bir hikâye olması bizi çekti.
◊ Birlikte oynamak ve aynı sahneyi paylaşmak nasılmış?
Nezaket Erden: Beraber sahnede olmak, yönetmen olarak birbirimizi yönetmekten daha farklıymış. Mesela o kadar birbirimizi tanıyoruz ki, nefes alışımızdan anlıyoruz ne demek istediğimizi. Bu bize avantaj sağlıyor. Çok fazla masabaşı ve sahne üzeri çalışması, doğaçlamalar yaptık bu oyunu üretirken. O doğaçlamalar sırasında birbirimizi çok iyi dinleyebildiğimiz için de çok fazla şey bulabildik.
◊ Bu oyun nasıl ortaya çıktı?
Hakan Emre Ünal: Her oyunumuzun bir derdi oluyor. ‘Bu anlatmaya değer’ dediğimiz zaman çalışmaya başlıyoruz. Aslında her şey bir toz bulutuyla başlıyor. Bu oyun için de öyleydi. ‘Üretim ekibi’ dediğimiz beş kişi, altı aylık bir kapanma sürecine girdik. Oynayarak, sonra masabaşında yaptıklarımızı tartışa tartışa o toz bulutunu ekipçe bir metne dönüştürdük.
◊ Oyun kısaca ne anlatıyor?
Hakan Emre Ünal: Kendi üzerimizden anlatırsam; ben oyunculuk, yazarlık, yönetmenlik yapıyorum. Nezaket genelde oyuncu kimliğiyle tanınıyor ama benim oyunumu yönetti, iyi de bir yazar. Aslında kimliklerin karıştığı bir durum var. Ve hayat içinde hiçbir şey yapmadığımız zaman, bir şeyler yapmamız lazımmış hissi hep üzerimizde oluyor. Çünkü hafta sonu ya da hafta içimiz yok. Oyun da bu karışıklık üzerinden ilerliyor.
Nezaket Erden: Ya da çiftler arasında dengesizlik oluyor ya... Aynı işi yapıyorsun, bazen birinin daha fazla projesi oluyor, bazen biri psikolojik anlamda daha güçsüz hissedebiliyor. Sanatla uğraşan insanlarda bu dengesizlik belli şeylere sebep oluyor. Biraz onu da anlatıyoruz.
◊ Ömer ve Leyla karakterleri ne kadar sizsiniz?
Hakan Emre Ünal: Çıkışı bizim yaşadığımız ve gözlemlediğimiz dertler üzerinden, metnin geldiği son noktada bizden izler taşıyan ama neredeyse bizle hiç alakası olmayan iki karakter Ömer ve Leyla.
Nezaket Erden: Onlar biz değiliz. Bilinçli olarak kendi gerçeğimizden bazı izleri oyuna dahil ettik. Onu bizi tanıyanlar yakalayabiliyor.
◊ ‘Nasıl daha iyiye ulaşırız? Beraber mi, ayrı ayrı mı’ oyunun sorularından. Sizce hangisi?
Nezaket Erden: Beraber... Tiyatroda hep birlikte ürettik. Birlikte çalışmayı çok iyi becerdik.
Hakan Emre Ünal: Beraberlik. Ama arada ayrı ayrı işler de yapmak gerekiyor.
‘HAYATIN İÇİNDE DE BİRLİKTE EĞLENEBİLDİĞİMİZİ HİSSEDİYORUM’
◊ 8 yıldır evli, 10 senedir de berabersiniz. Oyunda da âşık bir çifti canlandırıyorsunuz, sizler nasıl âşıklarsınız?
Hakan Emre Ünal: Zor bir soru. Kendi adıma şunu söyleyebilirim; romantiklik nedir bilmiyorum. Bir filmde izlemiştim, Jack Nicholson ilaç kullanmayı reddeden bir karakteri canlandırıyordu, hayatına bir kadın girince iyileşmek için ilaç kullanmaya başlıyordu, Helen Hunt’ın oynadığı karakter ona “Bana romantik bir söz söyler misin” dediğinde “Senin için iyileşmek istiyorum” gibi bir söz söylüyordu... Bu bana çok romantik geliyor.
Nezaket Erden: Ben hayatın içinde de birlikte eğlenebildiğimizi hissediyorum, bu çok güzel. Aynı şeylerden zevk alıyoruz. İki insanın birlikte yapabildiği şeyler fazlaysa zaten uzun yıllar birlikte yaşayabilirler.
◊ Nerede tanıştınız?
Nezaket Erden: Ben Galatasaray Üniversitesi’nde felsefe, Emre de Bilgi Üniversitesi’nde işletme okumuştu. Kadir Has Üniversitesi’nde tiyatro yüksek lisansı yaparken tanıştık.
◊ Aşk nasıl başladı?
Hakan Emre Ünal: Derslerle sohbetimiz başladı. Evlerimize Marmaray’da birlikte gidip gelmeye başladık. Nezaket Üsküdar’da, ben bir sonraki durakta iniyordum. Bir gün o inince üzüldüm, beraber daha fazla zaman geçirmek istediğimi anladım.
Nezaket Erden: Benim hislerim daha karmaşıktı, onun ilgisini de anlamamıştım.
Hakan Emre Ünal: Ben biraz da ısrarcı olmuştum. Mesela derslerimiz farklı saatlerde olsa bile “Okula beraber gidelim” diye teklif ediyordum ya da sürekli mesajlaşıyordum.
Nezaket Erden: O da yoğun ilgiden sonra bir gün birden sessizliğe büründü. Ben de bana karşı bir şeyler hissettiğini ve aslında onunla birlikte vakit geçirmeyi ne kadar sevdiğimi böyle fark ettim.
◊ Ne yaptın?
Nezaket Erden: Uzun süre ne yapsam bilemedim. Sonra 27 Mart’tı ve “Dünya Tiyatrolar Günü’n kutlu olsun” yazdım.
◊ Çok romantikmiş!
Nezaket Erden: Sorma! Ama başka bahane bulamamıştım.
Hakan Emre Ünal: Bu genel bir mesaj mı anlayamadım. Hemen ortak arkadaşlarımıza “Nezaket Tiyatrolar Günü’nüzü kutladı mı” diye sordum. Kimseninkini kutlamadığını öğrenince, altında bir şey var dedim.
◊ Evlilik teklifi nasıl geldi?
Hakan Emre Ünal: Ekonomik olarak zor durumdaydık. Kafede çalışıyorduk. Benim oynadığım iki-üç oyun vardı ama kazanç azdı. Kiralarımızı öderken zorlanıyorduk. Ümraniye’de ailemin evi vardı. Evlenirsek orada yaşama durumumuz olabilirdi.
Nezaket Erden: Emre bana “İstersen evlenelim, kira ödemeden yaşayabiliriz” dedi.
◊ Ve sen de kabul ettin...
Nezaket Erden: Evet (gülüyor).
Hakan Emre Ünal: Aslında başta evliliğe çok büyük anlamlar yüklemedik. Ama evlenince evliliğin ne kadar büyük şey olduğunu, senin değil ama çevrenin atfettiği şeyleri görüyorsun ve “Biz ne büyük bir şey yapmışız ya” noktasına geliyorsun.
‘O KADAR ÜNLENDİĞİMİZİN FARKINDA DEĞİLİZ’
◊ Yönetmenlik, oyunculuk, yazarlık... Sizin ev senaryoların, tiyatro metinlerinin havalarda uçuştuğu, sanat dolu bir ev mi?
Nezaket Erden: Yeni bir şeye çalışıyorsak onun üzerine çok konuşuyor, okumalar yapıyoruz. Ama normalde öyle değiliz. Kendimizi rahatlatmanın yollarını bulduk. Mesela Emre neredeyse her gün halı sahaya gidiyor. Rahatlamak için birlikte genelde polisiye ve bilimkurgular izliyoruz.
◊ Oyunlarınız ve siz son dönemde iyice tanındınız. Popüler kültürün bir
parçası olmaya başladınız. Bu durum
size ne hissettiriyor?
Nezaket Erden: Görünür olmak beni hep korkutmuştur, bir yanıyla insanın özgürlüğünün elinden alınacak olması en korkutucu tarafı. Çünkü rahatça gezebilmek ve her an her yerde olabilmek çok büyük bir lüks. İnsanın ondan gönüllü bir şekilde vazgeçmesi hiç kolay değil. O yüzden belki biz daha görünür olmayı hep geciktiriyoruz. Umarım sevdiğimiz işlerle görünür oluruz, o en güzeli olur.
Hakan Emre Ünal: Çalışma ve ürettiğimiz şeyler konusunda sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Ama sosyal hayat konusunda o kadar ünlendiğimizin farkında değiliz. Biz belki belli bir kitle için popüler olabiliriz.
Nezaket Erden: Biz tiyatro ünlüsüyüz. Garip geliyor bu söylem ama öyle galiba.
Hakan Emre Ünal: Yavaş yavaş ilerliyoruz. Acelemiz de yok.
◊ Bundan sonra sizi bir dizi ya da sinema filminde birlikte görür müyüz?
Hakan Emre Ünal: Bu oyunumuzdaki katmanlı yapıyı sinema ve dizi yapmak istiyoruz. ‘N’olcak Bu Yusuf Umut’un Hali’nin de dizi senaryosu çalışmaları devam ediyor. Orada da beraber oynamak istiyoruz.